Merhaba,
Anneler, babalar, aileler
“Geleceğe Dokunan Anneler” projesi ile yine birlikteyiz.
Geçtiğimiz 3 ay hepimiz için hem fiziksel hem de duygusal olarak zor geçti. Ne yazık ki bu süreçte yaklaşık 200.000 bini bulan toplam hastamız ve beş binden fazla ise kaybımız oldu. Okullarımızı özledik, arkadaşlarımızı özledik, akrabamızı, eşimizi dostumuzu özledik. Hatta çocuklarımızı özledik, annemizi, babamızı özledik.
Bu dönemde değişen fiziksel ihtiyaçlarımız kadar yoğunlaşan duygularımızı yaşadık. Daha endişeli olduk belki, sabırsız veya sabırlı. Kimimiz üzgün, kızgın, belki de evde kalıp çocuğumuz ile daha fazla zaman geçirebildiğimiz için kimimiz mutlu. Olumsuz duygularımız ile başa çıkmaya çalıştık, bazen başardık, bazen başaramadık. Yardım aradık, yardım bulduk, bazen de bulamadık.
Sevincimizi, üzüntümüzü eskisi kadar çok paylaşamadık yüz yüze, ama duygularımız ulaştı kalpten kalbe.
Tüm bunların sonunda anladık. Sağlık, her şeyin başı, sonra da aile. Zaman ayırmak, birbirimizle konuşabilmek, birbirimizi dinleyebilmek. Yardım etmek birbirimize, destek olmak maddi/manevi.
Sonuç olarak duygularımızı daha çok hissettik, fark ettik.
Çocukların da yoğun duyguları var. Sağlıklı büyümek, gelişmek için bu duyguların anlaşılmasına ve uygun şekilde ele alınmasına ihtiyaçları var. Bazen çocuklar duygularını dile getirmekde zorlanırlar. Duygularını da davranışları ile bize anlatmaya çalışırlar.Onların söz dinlemediğini, kurallara uymadığını düşündüğümüz zamanlarda aslında belki de çok endişeleri var, üzgünler veye kızgınlar. Belki de fiziksel bir ihtiyaçları fark edilmedi. Aslında yorgunlar veya açlar. Çocuğun ilgi, şefkat, sevgi, sosyal ilişki, destek gibi duygusal gereksinimlerinin atlanması, unutulması veya görmezden gelinmesi duygusal ihmal olarak tanımlanıyor. İhmalin sürekli olması ise çocukta bir stres cevabı oluşturuyor. Aslında stres günlük yaşantımızda hep var. Yeni ve üstesinden gelinmesi gereken her durum bir stres. Bunların bir kısmı çocukları geliştiriyor, okula başlarken anneden ayrılmak gibi ama kimisi de onlar için toksik yani zararlı oluyor. Bu zarar, sadece onu, bu ihmali yaşadığı çocukluk döneminde değil ve fakat tüm yaşamı boyunca da etkiliyor.
Toksik stres sonucu çeşitli hormonlar salgılanıyor. Bu hormonlar çocuğun beyninde de çeşitli değişikliklere yol açabiliyor. Beyinde kavrama, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkiliyor. Bunun sonucunda düşük okul başarısı ve öğrenme güçlüğü ortaya çıkabiliyor.
Sürekli ihmal, çocuğun duygularını düzenlemesini ve stresli durumdaki davranışlarını da olumsuz etkiliyor. Duygusal kararsızlık, duygusal yanıtsızlık, dürtü kontrol bozukluğu yanı sıra antisosyal davranış veya yetersiz sosyal beceriler görülebiliyor.
Duygusal ihmal erişkin dönemde madde kullanım sorunu riskini de artırıyor.
Duygusal ihmal uzun dönemde fiziksel sağlığı da olumsuz etkiliyor. Günümüzde sık karşılaşılan şişmanlık, kalp hastalıkları, kanser, inme, diyabet pek çok bulaşıcı olmayan kronik hastalık riski artıyor.
Her ne kadar burada daha çok duygusal ihmal üzerinde durduysak da aslında ihmal ve istismarın tüm türlerinin (fiziksel, cinsel ve duygusal istismar ve ihmalin) benzer sonuçları var. Yani istismar ve ihmalin hiçbir türü diğerinden daha az zararlı değil. Esas olan çocuklarımızı her zaman her tür istismar ve ihmalden korumak.
Çocukların duygularını anlamak ve uygun bir şekilde ele almak için bakım verenlerin (anne, baba, aile) önce kendilerinin de fiziksel ve duygusal iyilik hali içinde olmaları önemlidir.
Çocuklarımızı çok seviyoruz ve onlar için en iyisinin olmasını istiyoruz.
O zaman çocuklarımızı duygusal ihmalden korumak için ne yapalım.
Çocukların gelişimsel özelliklerini bilelim, öğrenelim, onlardan gelişimlerinin üzerinden beklentiye girmeyelim.
Onları dinleyelim. İp uçlarını gözleyelim anlayalım. Konuşurken yüzlerine bakalım. Bunun için gerekirse onların boy seviyesine inelim.
Onlarla, onların liderliğinde oyun oynayalım. Müzik dinleyelim, müzik yapalım, dans edelim. Kitap okuyalım.
Onların ev içi şiddete tanık olmalarına fırsat vermeyelim. Biz de yaşamayalım.
Onların olumsuz davranışları benimsemesine fırsat vermeyelim. Özellikle bir yaşından sonra yaşlarına uygun, tutarlı ve uygulayabileceğimiz kurallar koyalım. Biz kendi içimizde hep tutarlı olalım. Çocuğa bakım verenler herkes de birbiri ile tutarlı olsun.
Onlara, hiçbir medya aletinin veya ekranın (TV, bilgisayar, cep telefonu vs) ana/babalık yapmasına izin vermeyelim. Eğer bir şey izlenecek ise onlarla birlikte ve ancak 2 yaşından sonra, bir gün içinde toplam 1 saati geçmeyecek şekilde yararlı bir programı birlikte izleyelim.
Onlara zaman ayıralım. Duygularını anlayalım.
Başa çıkamadığımız durumlarda, çocuğumuz için, kendimiz için, ailemiz için uzmanlardan yardım isteyelim.
Hayat, duyguları anlama, fark etme meselesi,
Hayat çocukları istismar ve ihmalden koruma meselesi,
Tabii içinde yaşadığımız günlerde bir de unutmayalım;
COVİD-19 önlemleri, hayat MeMaT (MEsafe-MAske-Temizlik) meselesi.
Sağlıkcakla kalın
Prof.Dr.Elif N.Özmert
Daha detaylı bilgi için: Epsilon Yayınevinden Çıkan Erken Çocukluk Döneminde Duygusal İhmali Fark Etme, Tanıma ve Önleme Kitabımızı (https://www.phocagoods.com/tr/urunler/kategori-kitap-gelecegedokunananneler)
YouTube kanalımızı
https://www.youtube.com/channel/UCjLATZJfSHE3Od57U3NNTsQ/videos
Instagram hesabımızdaki paylaşımlarımıza gözatabilirsiniz.
https://www.instagram.com/gelecegedokunananneler/
Comments