Günümüzün en önemli ve en zorlu sınavlarından biri değil mi ebeveyn olmak?
Beklentiler, sorumluluklar, iş ve ev hayatının birlikte yürümesinin getirdiği zorluklar,
zaman sınırlılığı, ileri yaşta ebeveyn olma, çocuğun daha küçük yaşlardayken
akademik bir yarışa girmesi, kişiye kendini sürekli olarak yetersiz bir ebeveyn gibi
hissettiren diğer anne- babalar… Bu süreçleri zorlaştıran pek çok etken bulunmakta.
Anne-babalar için daha bebek beklerken adeta bir yarış başlıyor. Doğumdan önce
hem geleneksel olarak aktarılan hem günümüzde hayatımıza giren çeşitli ritüelleri en
iyi şekilde yerine getirmek, doğumla birlikte, bebeği iyi beslemek, uykuyla ilgili her
zaman en ideal teknikleri uygulamak ve kusursuz bir uyku eğitimi vermek, daha
birinci yaşta en iyisinden doğum günü yapmak, biraz büyüyünce sorunsuz bir tuvalet
eğitimi vermek en iyi kreşi bulmak, en iyi okula yazdırmak, pek çok kursa yollamak…
vb. pek çok konu var anne-babaların üstesinden gelmeleri gereken…
Çocuk psikologlarına gelen aileler sıklıkla çocukları ne isterse yaptıklarını, tüm
enerjilerini onu bir kurstan diğerine götürmek için harcadıklarını, en son kendileri için
ne yaptıklarını hatırlamadıklarını dile getirirler. Çoğu mükemmel birer ebeveyn olup
mükemmel bir çocuk yetiştirmek için uğraşmakta ancak büyük bir yorgunluk ve hayal
kırıklığıyla karşılaşmakta, bu nedenle de yardım istemektedirler. Oysa ki Voltaire’in
dediği gibi “mükemmel iyinin düşmanıdır” ve en iyi olmaya, en iyiyi sağlamaya
çalışırken hem çocuğumuz için yapabileceğimiz çok daha basit ama gerekli
güzellikleri atlayabiliriz, hem de çocuğumuzun gerçek potansiyelini, ilgilerini,
becerilerini keşfetmek yerine onu kendi kurguladığımız kalıplara girmeye zorlarız.
Yıllar önce klinikte görüşmeye aldığım ciddi davranış sorunları olan ilkokul çağında
bir çocuğun orta sosyo-ekonomik düzeydeki ebeveynleri sırf oğulları öyle istedi diye
kredi alıp, borca girip bir yılda 3 kez arabalarını değiştirdiklerini aktarmışlardı.
Annenin göz yaşları içinde “Biz onu çok seviyoruz. Onun için hep en iyisi olsun
istiyoruz, en iyi okula gönderiyoruz, arkadaşlarının gittiği tüm kurslara yolluyoruz,
ama istemezse sıkılırsa da ısrar etmiyoruz. İnanın son yıllarda kendi istediğim hiçbir
şeyi yapmadım, hep o ne isterse onu yapıyorum. Arabanın renginden sıkıldı başka
renk istedi diye 3 kez araba değiştirdik. Ondan tek beklediğimiz akıllı, iyi kalpli,
başarılı, çevresinde sevilen, mutlu bir çocuk ve iyi bir evlat olması. Nerede yanlış
yaptık bilmiyorum” diye tarif etmişti içinde bulunduğu durumu… Aslında kendinden de
çocuğundan böyle mükemmeliyetçi beklentileri olmasa, çocuğunun gerçek ihtiyacı
bile olmayan anlamsız isteklerini yerine getirmek için harcadığı enerjiyi sadece onu
anlamaya, onunla birlikte keyifli zaman geçirmeye sarf etse muhtemelen çok daha iyi
bir ilişkileri olacaktı. Bir çocuğun gereksinimi onun istediği renkte araba almanız
değildir. Benzer şekilde, her dediğini yapmanız da ona iyi gelmez. Bir çocuk ancak
onu koruyacak, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ardından da onunla gülüp eğlenecek
ama yeri geldiğinde de ona dur diyebilecek, doğruyu –yanlışı ona gösterebilecek
ebeveynlerle her yönden sağlıklı büyür.
Her alanda olduğu gibi ebeveynlik konusunda da daha iyisini, daha doğrusunu
öğrenmek, kendini geliştirmek ‘istenen ve takdiri hak eden’ bir durumdur. Bununla
birlikte her zaman her konuda en iyisini yapmaya, en mükemmeli gerçekleştirmeye
çalışmak hem çok zorlayıcıdır hem de zaten sınırlı olan enerjimizi imkansızı
hedefleyerek boşa tüketmektir. Çocukların mükemmel ebeveynlere değil onları çok
seven, onlarla gerçekten ve samimi bir şekilde ilgilenen, onların fiziksel olduğu kadar
duygusal ihtiyaçlarını gözeten, onlara güvenli ve şefkatli bir ortam sunmaya
çabalayan, onları dinlemekten ve onlarla paylaşımda bulunmaktan keyif alan
ebeveynlere ihtiyaçları vardır.
Benzer şekilde ebeveynlerin de iyi birer ebeveyn olmaları için üstün zekalı, üstün
başarılı, birçok alanda yeteneği ya da çok sayıda ilgi alanı olan ideal çocuğu
yetiştirmeleri değil, kendi çocuklarının var olan yetenek ve ilgi alanlarını
desteklemeleri gereklidir. Nasıl ki bizler mükemmel değiliz ve çevremizde de
mükemmel yetişkinler yok, mükemmel çocuk diye de bir kavram olmadığını ya da
tam tersine tüm çocukların kendi oldukları halleriyle mükemmel sayılabileceklerini
söyleyebiliriz. Şems-i Tebrizi demiş ki “Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir
dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle
sevebilmektir”. Özetle çocuğunuzu her haliyle, olduğu gibi sevin ve bunu ona
hissettirin. Yapabildiklerini, iyi yanlarını görüp takdir edin destekleyin, zorluk çektiği
alanlarda ise yanında olduğunuzu, onunla birlikte ve onun için çözüm aradığınızı ona
gösterin. Kendinizi sevin, ebeveynlikten keyif almaya çalışın ve bir ebeveyn olarak
daha iyisini yapmaya çalışmaya, okumaya ve öğrenmeye devam edin ama en az
hata ve eksikleriniz kadar iyi ve güçlü yanlarınızı da görün. Mükemmel ya da en iyiyi
değil çocuğunuz için, sizin için, çocuğunuzla ilişkiniz için iyi olanı hedefleyin.
Doç. Dr. Ş. Gülin Evinç
Hacettepe Ü. Çocuk ve Ergen Ruh Sağ. ve Hast. AD
Daha detaylı bilgi için: Epsilon Yayınevinden Çıkan Erken Çocukluk Döneminde Duygusal İhmali Fark Etme, Tanıma ve Önleme Kitabımızı (https://www.phocagoods.com/tr/urunler/kategori-kitap-gelecegedokunananneler)
YouTube kanalımızı
https://www.youtube.com/channel/UCjLATZJfSHE3Od57U3NNTsQ/videos
Instagram hesabımızdaki paylaşımlarımıza gözatabilirsiniz.
https://www.instagram.com/gelecegedokunananneler/
Comentarios