top of page
Ara
  • Geleceğe Dokunan Anneler

COVID-19 mu, ANNEBABA-21 mi?

Güncelleme tarihi: 17 Nis 2021


HANGİSİNİN ETKİSİ DAHA UZUN SÜRECEK




Sakın panik olmayın, korkmayın! Yeni bir virüsten söz etmeyeceğim. Ama dikkatle okumanız gereken bir şeyden söz edeceğim: ANNEBABA-21.

21.Yüzyıla girdik ve ilk on dokuz yılı gerçekten çok hızlı geçti, yirminci yılı da COVID-19 gölgesinde epey sıkıntılı bir şekilde geçiyor. Bu hızı yaratan, kuşkusuz büyük teknolojik gelişmeler. 2000 yılı ile 2020 yılı arasında bile şaşırtıcı gelişmeler oldu. 20 yıl önce, fotoğraflarımızı herkese açık, gönül rahatlığıyla paylaşacağımızı kim bilebilirdi. Tabletler, artırılmış gerçeklik, facebook, tweeter ve instagram aklımıza bile gelmezdi. Artık hastanelerde kocaman panolarda robotik cerrahi ilanları var, gen çalışmaları şaşırtıcı hızla ilerliyor, üç boyutlu yazıcılarda organ üretme çalışmaları yapılıyor. Michael Jackson ölümünden beş yıl sonra artırılmış gerçeklik teknolojisiyle konser verdi. Gazeteler, “Michael Jackson izleyenleri büyüledi” diye manşet attı.

Peki, bu hızlı gelişme sürecinde en çok zorlanan kimler? Mühendisler? Doktorlar? Öğretmenler? Bilgisayar programcıları? Muhasebeciler? Pilotlar? Emlakçılar? Evet hepsi. Ama hepsinden daha fazla zorlanan birileri var! Anne ve babalar.

Çünkü anne baba olmak demek, “geleceğin yetişkinleri”ni yetiştirmek demek. Gerçekten çok zor. Çünkü geleceğin yetişkinlerini iyi yetiştirebilmek için geçmişi ve bugünü bilmek yetmez. Gelecekte neler olacağını tahmin etmek ve çocukların bu gelecekte nasıl becerilere ihtiyacı olacağını düşünebilmek gerekir. Bugün dünyaya getirdiğimiz bir çocuğu hala anne babalarımızın yöntemleriyle, onların bizi hayata hazırladığı şekilde ve bugünün becerileriyle donatmamız hiçbir işe yaramaz.

O halde bugünün çocuklarını nasıl yetiştirmeliyiz? İşte bu noktada “ANNEBABA-21” devreye giriyor. Kimdir ANNEBABA-21? Çocuğunu tanıyan, çocuk gelişimini bilen, çocuğunu geleceğin koşullarına ve gereksinimlerine hazır olarak yetiştiren ve en önemlisi duygusal ihmalden korumayı bilen anne babalardır. Bu tanımda neden duygusal ihmale yer verdiğimi birazdan hep beraber göreceğiz.

Bugün tüm gelişmiş ülkeler gelecek yüzyılın hatta birkaç yüzyılın planını yaptılar. Küresel ısınmadan teknolojiye, bireylerden beklenen becerilerden gelecekte yok olacak mesleklere kadar aklımıza gelen gelmeyen pek çok şeyin profilini çıkardılar. Ve çocuklarını artık buna göre yetiştirmeye başladılar. Bugün, dünya milletleri 21. Yüzyıl becerileri diye bir kavramı konuşuyor. Bence tüm dünya olarak bunu konuşmakta geç bile kaldık. Dediğim gibi 21. Yüzyılın ilk yirmi yılı zaten geride kaldı.

Peki, ne bekleyeceğiz geleceğin yetişkininden? Geçenlerde bunu bir anneye sordum. Bana ne dedi biliyor musunuz?

“Bizden daha bilgili olmalarını bekleyeceğiz.”

“Yanlış” dedim.

Yanlış! Çünkü artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Dünyanın en saygın bilim adamlarından olan Michio Kaku “Yakında akıllı gözlükler ve lensler takacağız. Bunlar ihtiyacımız olan bilgiyi bize hemen sunacaklar. Böylece bilgi çok yakınımızda olacak.” diyor. Kaku, buna “SONSUZ BİLGİ” diyor. Gerçekten sonsuz bilgimiz olacak. Eeee ne yapacağız bu sonsuz bilgiyle? Sonsuz bilgiyi uygun şekilde kullanmak ya da kullanmamak, işte bütün mesele bu!

Diyelim ki bu sonsuz bilgi elimde, pardon akıllı lensimde. Ben bir göz kırpıyorum, mesleğimle ilgili en son bilgilere ulaşıyorum. Bir daha göz kırpıyorum, okul hayatım boyunca ezberlemeye çalıştığım bütün kimya formülleri önümde. Benim için daha da zor bir ders vardı. Tarih. O tarihleri ezberlemek benim için ne kadar zordu. Ama yakında akıllı lensimi takacağım, gözümü bir kırpacağım tüm tarihler önümde. Sınavlar artık vız gelir bana!

Peki, ben bu tarih bilgisini nasıl değerlendireceğim? Bir türlü ezberleyemediğim savaşın tarihini bileceğim, savaşın nedenini, kaç kişinin öldüğünü bileceğim, cephelerin adını, komutanların adını, kimin kazandığını bileceğim. Ama bu savaşın duygusunu hissedebilecek miyim? İnsanların acılarını, yaşadıkları zorlukları, ayrılıkları, yoksulluğu, gözyaşlarını hissedecek miyim? Savaştan sonra neler olduğunu tahmin edebilecek miyim? Bunları hissetmezsem insan olma özelliğimi nasıl sürdüreceğim? Cevap; insan olma özelliğimi ancak sosyal becerileri kazanarak sürdürebilirim.

ANNEBABA-21’e bu noktada çok iş düşüyor. ANNEBABA-21’in kaygısı bilgi değil, sosyal beceri ve duygu olmalı! Yani çocuklarımızın bizden daha bilgili olmalarını değil duygusal gelişimlerinin ve sosyal becerilerinin daha güçlü olmasını beklemeliyiz. Peki, bunlar hangi beceriler? Gelecekte hangisini kazanmış bireyler mutlu ve başarılı olacak?

Çocuklarımız bundan sonraki yüzyıllarda sosyal becerilere her zamankinden daha fazla gereksinim duyacak. Sadece çocuklarımız değil, kurumlar, markalar, kültürler, ülkeler de sosyal becerilere ihtiyaç duyacak. Sosyal beceriler, öncelikle sözünü ettiğimiz hızlı gelişmelere uyum sağlayabilmek için gerekecek. Önümüzdeki yüzyıllarda değişikliklere, değişen rollere, değişen iş koşullarına, çok kültürlülüğe uyum sağlayabilmek çok değerli bir beceri olacak.

21. Yüzyılda girişkenlik ve kendi kendini yönetme becerisi önemli olacak. Hedef koyabilen, bağımsız olarak çalışabilen, zamanı yönetebilen, stratejiler kurabilen, öğrenmeye açık yetişkinler mutlu ve başarılı olacak.

Başkalarıyla etkili şekilde etkileşimde bulunma önem kazanacak. Dinleyebilen, konuşabilen, konuşmak için uygun zamanı bilen, grup içinde etkili çalışabilen, farklılıklara saygı duyan, yeni fikirler yaratabilen, sorumluluk sahibi, gerektiğinde esnek olabilen yetişkinler mutlu ve başarılı olacak.

Üretkenlik her zamankinden daha değerli olacak. Üretken, projeleri yönetebilen, etik çalışabilen, grupla işbirliği yapabilen yetişkinler mutlu ve başarılı olacak.

Dürüst ve etik davranış sergileyen, kişilerarası problem çözme becerilerine sahip, ortak hedefleri gerçekleştirebilen, başkalarına karşı sorumlu davranabilen yetişkinler mutlu ve başarılı olacak.

Yani artık çocuklarımız okuldan eve geldiklerinde “Bugün hangi konuları işlediniz? Sınavdan kaç aldın, peki Berke kaç aldı? Sen sınıfta kaçıncı oldun” gibi sorular sormayacağız. Aklımızda şu sorular olacak; "Bugün arkadaşları ile uyum içinde oynadı mı?", "Hoşgörülü müydü?", "Problemlerini uygun şekilde çözdü mü?", "Arkadaşının eşyasını alırken izin istedi mi?", "Duygularını ifade etti mi?"...

Çocuklarımızın 21. Yüzyılın mutlu ve başarılı bireyleri olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri için sözünü ettiğimiz bu becerileri kazanmaları gerekecek. Bu becerileri kazanabilmek için ise duygusal olarak desteklenmiş olmaları, anne ve babalarının onlara iyi rehberlik yapmış olmaları ve duygusal ihmalden korunmuş olmaları gerekir. Peki, nedir duygusal ihmal? En kısa tanımıyla, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını, bilinçli veya fark etmeden, süreğen biçimde karşılayamamaktır. Örneğin; çocuğumuza sevgi sözcükleri söylememek, sevgiyle dokunmamak, sevecenlik göstermemek, çocuğumuzun korkularını görmezden gelmek, yaptığı iyi davranışları fark edip takdir etmemek, çocuğa küsmek veya çocuğun saldırganlık gibi istenmeyen davranışlarını görmezden gelmek ve benzer pek çok davranış duygusal ihmal olarak kabul edilmektedir. ANNEBABA-21 tanımımda neden duygusal ihmale yer verdiğimi birazdan hep beraber göreceğiz demiştim. Hazır mısınız? Araştırmalar, çocuklukta duygusal ihmale uğramış yetişkinlerin kişilik özellikleri arasında şunlara sıklıkla rastlandığını ortaya koymaktadır: Düşük özgüven, duygularını fark etmede güçlük, kendini kolayca suçlama, duygusal ilişkilerde güçlük yaşama, bağımlılık, anormal olduğu hissi yaşama, reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık gösterme, kendini ve davranışlarını düzenlemede zorluk yaşama, özdisiplin sahibi olmada güçlük çekme. Bu verilere dayanarak, çocuklukta duygusal ihmale uğramış olan yetişkinlerin bu yüzyılın becerilerini kazanamayacakları açıktır.

ANNEBABA-21’in en önemli görevi çocuğunun duygularının, sosyal becerilerinin farkında olması, bunları geliştirme yönünde yeterli olması. Biz “Geleceğe Dokunan Anneler Projesi”ne gönül verenler olarak en büyük hayalimiz, karşılaştığımız her anne ve babanın bir ANNEBABA-21, olması!

Şimdi, sormak istiyorum size: Hangisinin etkisi daha uzun sürecek, COVID-19 mu, ANNEBABA-21 mi?

Prof. Dr. İsmihan ARTAN

Çocuk Gelişimci

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi

Daha detaylı bilgi için: Epsilon Yayınevinden Çıkan Erken Çocukluk Döneminde Duygusal İhmali Fark Etme, Tanıma ve Önleme Kitabımızı (https://www.phocagoods.com/tr/urunler/kategori-kitap-gelecegedokunananneler)


YouTube kanalımızı

https://www.youtube.com/channel/UCjLATZJfSHE3Od57U3NNTsQ/videos


Instagram hesabımızdaki paylaşımlarımıza gözatabilirsiniz.

https://www.instagram.com/gelecegedokunananneler/



İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page