Hayatta ne çok zorluk, sıkıntı, stres var değil mi? Her ebeveyn haklı olarak çocuğunu bunlardan korumak istiyor. Ancak ne yazık ki çocukların hiç sıkıntıyla karşılaşmamalarını sağlamak, onlara hiç stres yaşamayacakları bir hayat sunmak pek de mümkün değil. Aslına bakarsanız gerekli de değil. Stres ya da kaygı tüm diğer duygular gibi bazı koşullarda yararlı duygudur. Kişi bir tehditle karşılaştığında kaygılanır tehdidin içeriğine, kendi kaynaklarına bakarak bir değerlendirme yapıp ve kaçmaya da savaşmaya karar verir. Böyle bir durumda kişi kaygı yaşamazsa neyle karşılaşırsa karşılaşsın o sorunu çözmek için çaba sarf edemez, dolayısıyla kendini koruyamaz. Bununla birlikte uzun süreli ya da sık stres maruziyeti, kişinin hem psikolojik hem fiziksel sağlığını tehdit eder.
Hayatta ne kadar istemesek de böyle durumlarla karşılaşabildiğimizi biliyoruz. Öyleyse çocuklarımızın psikolojik ve fiziksel sağlığını kaygı yaratan zorluklar, stresli yaşam olayları karşısında nasıl koruyabiliriz? Bu durumda yapılabilecek en iyi şey onların karşılaşacakları zorlukları en uygun şekilde ele almayı öğrenmelerini, yaşayabilecekleri sorunlar karşısında sağlam durabilmelerini, en ufak bir güçlükte yıkılmayan bireyler olmalarını sağlamaktır. Psikolojide buna dayanıklılık ve/veya psikolojik sağlamlık adı verilir.
Psikolojik olarak sağlam kişilerin hayatta hiç üzülmemesi ya da hiç incinmemesi söz konusu değildir. Bu özellik daha çok hayatın koşullarına uyum sağlayabilmeyi, duygusal darbeler karşısında gerektiği oranda sert, gerektiği oranda esnek olabilmeyi, ihtiyaç duyduğunda yardım isteyebilmeyi, yaşanan olumsuzlukların ardından hızlıca toparlanabilme becerisini içerir. Yani, psikolojik sağlamlık, duygusal sıkıntılara karşı direnci arttıran bir özelliktir ve bu açıdan bir nevi duygusal antikor düzeyidir denilebilir. Geçmişte bu yetinin tamamen mizaç – yani doğuştan gelen kişilik özellikleri- ile ilgili olduğu düşünülürken, günümüzde çocukların gelişim süreçlerinin, özellikle de ebeveynleri ya da birincil bakım verenleri ile ilişkilerinin, bu özelliklerinin gelişmesinde ciddi düzeyde katkısı olduğu bilinmektedir. Başka bir deyişle vücut direncimiz, bağışıklığımız nasıl hem doğuştan gelen özelliklerimizle hem de yediğimiz-içtiğimiz, yaşam şeklimiz ve yaşadığımız çevre ile ilişkili ise duygusal antikorlarımız da aynı şekilde doğuştan getirdiklerimiz ve gelişim sürecimizin etkileşimi ile oluşmaktadır.
Psikolojik sağlamlığı oluşturan çok çeşitli duygusal antikorlar vardır. Bunlardan bazıları kendine güvenli biri olmak, duygularını tanıyıp kabul etmek, başka insanlarla sağlam ilişkiler kurabilmek ve bunları sürdürebilmek, baş etme yani sorun çözme becerilerinin iyi olmasıdır. Ebeveynler çocuklarının bu yöndeki becerilerini desteklediklerinde psikolojik olarak daha sağlam bireyler olmalarına katkıda bulunurlar. Özellikle de beyinin hızlı geliştiği, çocukların öğrenme motivasyonun yüksek olduğu erken çocukluk dönemi bu açıdan oldukça kritiktir. Bu nedenle ebeveynler erken dönemden başlayarak çocukların kendilerine güvenlerini desteklemeli, kendi tanımalarını, duygularını kabul etmelerine ve yetkin-yeterli hissettikleri alanları bulmalarına yardımcı olmalıdır. Bunun için ebeveynin öncelikle kendi duygularını tanımasında, isimlendirebilmesinde sonrasında ise çocuğunu iyi gözlemleyip onun duygularını tanımasına yardımcı olmasında yarar vardır. Buna ek olarak, yetişkinlerin, her çocuğun kendi potansiyeli dahilinde yapabildiği şeyler olduğunu hatırlamaları ve kendi çocuklarının ya da bakım verdikleri çocukların yapabildikleri şeyleri keşfedip desteklemelerinin onların bazı alanlarda yetkin hissetmeleri ve kendilerine güven duymaları açısından öneminin büyük olduğunu bilmeleri gerekmektedir.
Benzer şekilde diğer kişilerle ilişkide olmak, güvene dayalı, iyi bir iletişim sürdürebilmek ve gerektiğinde başkalarından yardım isteyebilmek de bir çeşit duygusal antikordur. Psikolojide öğrenilmiş çaresizlik diye bir kavram bulunmaktadır. Bu kişinin ya da organizmanın tekrarlayan deneyimleri sonucunda içinde bulunduğu durumun ya da karşılaştığı sorunun bir çözümü olmadığı ve bu durumda kaçmak, savaşmak ya da yardım istemek gibi herhangi bir seçeneğinin bulunmadığı inancını geliştirmesine verilen isimdir. Çocuklar eğer sıkıntı yaşadıkları durumlarda tekrarlayan biçimde anne-baba ya da bakım veren bir yetişkinin desteğinden mahrum kalırlarsa bir süre sonra boyun eğmeyi, sorunu çözmeye çalışmamayı veya yardım istememeyi çünkü ne yaparlarsa yapsınlar o sorunun çözülmeyeceğini öğrenirler. Bu nedenle de bu çocuklar büyüdüklerinde çoğunlukla, içinde bulundukları koşuldan çıkmak için çaba sarf etmeyen ve başka insanlardan yardım isteyemedikleri gibi uzanan yardım ellerini de göremeyen yetişkinler olurlar. Çocuklarımızın iyi ilişkiler kurabilen, kendilerine olduğu gibi başkalarına da güvenebilen ve gerektiğinde yardım isteyebilen-kabul edebilen bireyler olabilmeleri için onlarla bolca zaman geçirmeli, küçükken bolca oyun oynamalı, daha büyüdüklerinde sohbet etmeli ve keyifli aktiviteler yapmalı, onların fiziksel olduğu kadar duygusal ihtiyaçlarını da önemsemeli ve bize gereksinim duyduklarında ulaşılabilir olmaya çalışmalıyız.
Tüm bunlara ek olarak çocuklarımızı korumak ya da desteklemek amacıyla onların yapabilecekleri şeyleri onlar yerine yapmamak, onların karşılaştığı çözebilecekleri sorunları tümüyle onlar yerine çözmemek bunun yerine ona çözmesinde yardımcı olmak, yol göstermek de baş etme becerilerinin gelişmesine, kendi ayakları üzerinde duran bireyleri olmalarına katkıda bulunacaktır. Kendi sorunlarını fark edip, bunun için çözüm üretme becerisini edindirmek onun için balık tutmak yerine ona balık tutmayı öğretmek gibidir ve tüm yaşamı boyunca onu güçlükler karşısında dayanıklı kılacak bir duygusal antikordur.
Özetle hayatta stres, kaygı, sıkıntı hep vardır. Bunun çocuklarımız için olmamasını sağlayamayız ancak çocuklarımızı bunlar karşısında güçlü kılan özelliklerinin bir nevi duygusal antikorlarının gelişmesine yardımcı olabiliriz. Diğer bir deyişle, ebeveynler çocuklarının fiziksel olduğu kadar duygusal sağlığına özen gösterir, onlara kaliteli zaman ayırır, onların duygularını tanımalarına yardımcı olur, kendilerine güvenli, yetkin ve yeterli hisseden bireyler olarak gelişimini destekler, baş etme becerilerini edinmelerine olanak tanırlarsa psikolojik sorunlar karşısında onları koruyacak, onları psikolojik olarak daha sağlam ve dayanıklı kılacak duygusal antikorlar geliştirmelerini sağlamış olurlar.
Doç. Dr. Ş. Gülen Evinç
Kaynakça
Masten, AS, Gewirtz, AH (2006). Vulnerability and Resilience in Early Child Development. In K. McCartney & D. Phillips (Eds.), Blackwell handbooks of developmental psychology. Blackwell handbook of early childhood development. Blackwell
Masten, A. S (2015) Resilience in Development Early Childhood as a Window of Opportunity, ECHD Symposium University of New Mexico.
Sciaraffa, M.A., Zeanah, P.D. & Zeanah, C.H. (2018). Understanding and Promoting Resilience in the Context of Adverse Childhood Experiences. Early Childhood Educ J 46, 343–353
Daha detaylı bilgi için: Epsilon Yayınevinden Çıkan Erken Çocukluk Döneminde Duygusal İhmali Fark Etme, Tanıma ve Önleme Kitabımızı (https://www.phocagoods.com/tr/urunler/kategori-kitap-gelecegedokunananneler)
YouTube kanalımızı
https://www.youtube.com/channel/UCjLATZJfSHE3Od57U3NNTsQ/videos
Instagram hesabımızdaki paylaşımlarımıza gözatabilirsiniz.
https://www.instagram.com/gelecegedokunananneler/
Comentários